20 Mayıs 2023 Cumartesi

21 mayıs 2013: şiza

 oğuz atay okumayı ilkokuldan beri erteliyorum. 

ilkokulumdan beri oğuz atayı zorla okumamı istiyorlar. yeni okumaya başladım. okudum diyemem ancak başladım. beklediğim gibi. 

  neyle karşılaşacağını bilmek üzüyor insanı. 

daha da kötüsü karşılaştığım şeyin neyliğinden çok karşılaşıyor olma zorunluluğumuz

ve ben doğma zorunluluğumdan sonra karşıma çıkan her zorundalığı 

   sefil bir içgüdüyle karşı koyma zorundalığı 

hisseden bir çelişki 

içinde 

  yaşadığımdan sanırım, oğuz atayı henüz bitirmedim, ancak 

o çelişkinin içinde bulduğumdan 

kendime dair ne varsa

bir şeyler varsa tabii 

      çok eski bir arkadaşımla barışmış gibi hissediyorum. 

bir o kadar manasız 

ancak 

keyifli. 

                                  gözüm seğiriyor. gözümde arpacık var. 

iyi değilim şiza. şiza benim. 

                                              daha yaratıcı bir isimle gelmeyi beklerdim. ama saniyeler içinde oldu. 

  annemi sikmek ya da babamı öldürmek gibi. 

saniyeler içinde işte ve ertesi sabaha hiçbir şeyi yoktu çaydanlığın. her zamanki gibi çay içtim. 


   ben yalnızca bu zorundalık halinden yoruldum. altı yüz hatta birden, yanlışlıkla denk geliyorum sanki, bazıları benim değil, bazıları yalnız parazit, bazıları 

türkiyeden bile değil bence. biliyor musun

telefonumdaki küçük adamlar. evet şiza. 

   belki dil problemi diyeceğim. bilmiyorum. bunun hiçbir önemi yok. 

bunun büyük bir palavra 

olduğunu düşünüyorum. 

ve kendiyle çeliştiğini. rus komplosu olduğunu.

ruslar bunu planlamış olabilir. sovyetlerden beri. 

belki daha eski. bilmiyorum. 


midemi bulandırıyor. 

yakşamlar. 

15 Nisan 2023 Cumartesi

diğer orospu

 Bana bakıyor. Güzelim, güzel olduğumu biliyorum. Beni etkilemek istediğini, biliyorum. Sanırım ben kimseyi etkilemek istemiyorum. Birlikte uzanıyoruz. Aklımdan onu öpmek geçmiyor. Sadece sarılıp oturmak istiyorum. Korkunç bir an.

Hayatım boyunca beni sevdiği için öpen erkeklerin sayısı, yedi. 

bu rakamı o beni öperken uydurdum. 

Dİlini ağzıma sokup yedi kere döndürüyor. Böyle saçmalıkları saydığımı bilmemeleri lazım.   

   Gözlerimi kapadığımda hayatım boyunca bedenime yabancılaştığım tüm erkekler gözümde canlanıyor. Otobüste bacaklarımı elleyen, yürüyen merdivende mememe dokunan, ilkokuldan itibaren her sınıfımda, sesimi çıkardığım, sessiz kaldığım, bağırdığım, bağıramadığım tüm erkekler. Saçlarımı sarı seven, siyah seven, kırmızı seven. 

Ben onları düşünürken pantolonunu indiriyor. Bu kısım hep çok komik gelmiştir. Pantolonunu indiren erkekler. Bir erkeğin en güçsüz olduğu an. Böyle bir fıkra bile var. Tecavüze uğramak üzere olan bir rahibe ile ilgili. 

Güzel olduğumu biliyorum ve bazen bu kötü hissettiriyor. 

Bazen sevdiğim bir erkek beni öptüğünde kalbim kırılıyor.  

Ben bunları düşünürken o saçlarımı tutup başımı aşağıya indiriyor. Bunu kaçıncı yapışım hayatımda, bilmiyorum. Makyaj yapmadığıma seviniyorum. 

   İşin doğrusu sevdiğim kimseyle sevişmeyeceğim. Ve sevişirsem eğer iğrenç gelecek bu bana. Onun dışındaki tüm sekslerimin bir kısmı güzel geçecek, bir kısmında çok sıkılacağım ve bir kısmında muhtemelen ben yoktum. 

Sadece aynı yatakta uzanmak istiyorum. Seni öpemem, seninle sevişemem. Bedenim benim değil, henüz. Bedenim bir süredir varlığına inanmaya çabaladığım bir şey. BU BEDEN GERÇEKTEN BENİM ve o olmasaydı, olmazdım. 

 Evet, elimi kestiğimde acıyan şey ben oluyorum. Ancak fiziksel bir acı, kısa bir süreliğine, beni yeryüzüne yakınlaştıran şey. 

Ve o da o kadar kısa sürüyordu ki eskiden, özellikle, gözlerimin gerisine doğru kaydığımı, kafatasımın arkasından süzülerek çıktığımı ve uzaktan kendimi izlediğimi görürdüm. Öyle durumlarda saati ve günü, hangi yılda olduğumuzu, bazen nefes almayı unuttuğum kısa panik ataklar geçirir, bunları kontrol altına almak adına canımı yakardım. 

Bir gün bedenimden tamamıyla kopup geri dönememekten ve başka bir ruhun onu ele geçirmesinden 

çok korkuyorum. 

Kötülükle karşılaştığınızda, onun size bulaştığını hissedersiniz.Yani dudaklarınızı öpen kötü bir adamdan sonra dudaklarınız sonsuza kadar lanetlenmiş gibi- ki bu bazen öyle bilinç dışı gerçekleşir ki 

Sevdiğiniz birine yakınlaşana kadar fark etmezsiniz. Sonra ona baktığınızda içinizi derin bir panik kaplar. Nedenini anlayamazsınız ama kendinizi kirli hissettirir sevdikleriniz. Bir taşıyıcı gibi. 

Beni yatağa çağırıyor, yanına uzanıyorum. 

Çok uzun süredir kimseyi uzanıp öpmedim. 

Bazen hayat daha zor olamaz dediğinizde 

daha zor olur ve ben bazenleri hiç risk almadığım bir anda, kundağımda bile tecavüze uğramış olabileceğimi düşünüyorum. 

    Karşılaştığım hiçbir kötülüğün taşıyıcısı değil dudaklarım, yalnız kendi kötülüğümün ve şu an doğrusunu söylemek gerekirse

temiz hissetmeme rağmen her açıdan, sevgili okuyucum, sanırım konu nasıl hissettiğim değil kavramların beynimde yer edinme şekliyle alakalı ki bunu değiştirmek 

ancak yaşantıyla mümkün gibi geliyor.

Öpücüklerin kirli hissi. Ben bunları düşünürken o beni öpüyor. İçimden, aferin şimdi kaybettin, diyorum. İşte şimdi gidecek. İşte şimdi gülmeye başlayacak. İşte şimdi dinlemeyecek seni. 

İşte şimdi dur dediğinde, kimse durmayacak. 

Dur diyorum, neden diyor,

Dur çünkü ben hala kendi bedenine yabancı biriyim. Ve sen beni her öptüğünde bir başkasını öpüyorsun. Ve ben beni öpen her insanda kırılıyorum. 

Beni seviyorsan kanıtla ve öpme. Beni bir kere öpme ve sonsuza kadar öp. 

Kendi cinselliğine bu kadar yabancılaşmak korkunç. Herhalde. 

Bunun dışında kimseyle sarılıp uzanmak istemiyorum. Sarılıp uzanmak sevmediğim biriyle iğrenç hissettiriyor. 

Seks sevmediğim biriyle Hacivat ve Karagöz oynatmaya benziyor. 

 sevdiğim bir insanı öpmek kadar hayatımda korkutan hiçbir şey olduğunu düşünmüyorum. Çünkü o zaman öpücüklerin anlamı değişiyor, bilmediğim bir şekilde. 

Bilmediğim bir şekilde iyi hissediyorum. Bu bilmediğim bir şekilde hissettiğim öbür anları hatırlatıyor. Sonra ellerimde paramparça oluyor.

Çünkü iki uç, ortadan birbirine daha yakın oluyor. 

  Bu sırada o pantolonunu indiriyor, ağzıma veriyor, saçlarımı okşuyor, çok güzelsin, güzelim, güzelim güzelim, çok güzelsin, evet. 

Saçlarımı okşa, dokun bana, çok hoşuma gidiyor, lütfen durma, meme uçlarımı öpüyor, ben tavana bakıyorum bu sırada. tavan bana bakıyor. Niye buradasın, diyor tavan. Çok durmayacağım ve bir daha dönmeyeceğim. 

Diyorum ona. İçime giriyor. İçime girdiğinden emin değilim. Kafam o kadar iyi. 

Kafam o kadar iyi ki içime giriyor. 

Kafam bu kadar iyi olmasa hepinize yerleri yalatırdım, diyorum. 

Bilmediğim bir şekilde iyi hissediyorum. O beni öpüyor. Mahvoluyorum. Çünkü ben böyle öpemiyorum sevdiklerimi, ve onun sevgisi o an yok oluyor, bence. 

Bu çok sağlıksız, diyor arkadaşım. 

Neden buradasın, diyor çocuk. Sevişmeyi reddettiğim. "aynı dayıma benziyorsun." diyorum. 

evet, dayıma benziyor. 

Neden buradasın, diyor çocuk. Sevişmeyi reddettiğim. "sana aşığım" diyorum içimden. 

Çok güzelim, evet, sev beni. 

  yanlış bir fıkra kitabını çok erken yaşta okuduğumu düşünüyorum.

10 Nisan 2023 Pazartesi

bornova metronun orda kaybettiğim paralar

yaşasın anarşizm 

UYKU ÜZERİNE.

 evet dün yaklaşık 15 saat kada rağladığımı tespit ettim. bunun nedeni öbür blogda yazdığım şiirin yarrak gibi olmassıydı. 

sonra okuduğumda beğendim. ama bir gün ağlayarak gçmişti. 

belki zazayı kestiğim içindir... hm? 

evet şu an saat 05:!3. uykunun gereksizliği... uyuyamamak. 2018 den beri aynı kısır döngüdeyim. 

2015 den beri kimlik bunalımdayım. bunu dün hesapladım. çok üzücü bi skor değil mi sencede. bunalım skoru. kendi kendine girdiğin bir yarış bu.

mesela ilk bunalımımda yazdığım yazıları görüyorum. 

hepsi aynı. 

bu biraz banel bir mevzu sanki. kimlik bunalımı mevzusu. önemlibir mevzu. Küçük İskender bu konuda bana gülmüştü. o sırada 10. sınıftaydım. 

keşke küçük iskender ben şu anki yaşımdayken yanıma gelsyedi. o sıralar Lezbiyen butch eramdaydım. 

gerçekten... şu an sanırım daha salağım. o zamanlar bu kadar nörokimyamın anasını sikmemştm. 

Dilem gerçekten 8 MAYIS burada olacak mısın çünkü babamdan iizn alırsam ve sonra gelmezsen çok üzülücem. kendimi inandığım için. yani ben de gelebilirim. 

PEYOTE  nasıl dilem? içeride kasa rkası space cake ve hastane kenarında içilmesi gerkeen renkli drajeler veriyolar mı? 

sence seçimleri kim kazanıcak? 

gelecekte çocukları saksılara ekip büyümesini bekleyecekmişiz. bu bana çok mantıklı geldi. 

umarım keyfin yerindedir. whatsappım olmadığından beri maalesef sadce spotifydan mesajlaşabiliorum. onda da asla cevap vermesi gereken insanlar yazmıyor dilem. 

hayat sence de çok tuhaf değil mi? kurşun kalemi hala neden kullandığımızı bilmiyorum. 

-Tükenmez Kalem Gang 

bir aşkın ateşinde yanan BEN.

 o bir kipritti... bense bir çakmak...benim gazımı doldurdu... ben onu 

yaktım... 

o beni yakmaya çalıştı... 

ancak çakmakların yüzeyi sağlamdı. 

yalnız başına yandı ve öldü. 

-eski sevgilim 



9 Nisan 2023 Pazar

alkol aldım dilem özür dilerim

 dilem günaydın. uyandığını düşünmüyorum. ben bu kelimeleri yazarken saat 11:36. 

cuma gecesi her şey kontrolden çıktı. birileri geldi ve gitti. birileri bir şeyler içti ve ben en sevdiğim çiçeğimi yakmak zorunda kaldım 

kötü bir şey olmadı dilem, alkol aldım, aşırı para harcadım. 

bir adet seks yaptım. 

dilem günaydın, alkol aldım. kötü bir şey olmadı hayret! amma velakin çok param gitti, istemediğim kadar para. 

nereye gitti anlamadım, düşürdüm sanırım. 

sanırım ben her şeyi düşürdüm. çok sevdiğim bir çiçeğim yandı cayır cayır. defterimin arasında yandı, geriye onun silüetinde kömürden bir iz bıraktı. 

kömürden bir iz bıraktı defterimde. duvarımda iki kelime. otoportre intihar. çok fazla dize bıraktı. aşkın hislerinin 

bağımlılığı, aşkın uyuşturucu olması, zira hiçlikten alıkoyuyor insanı. belki bu yüzden. çiçeğim yandı. 

sanırım metroda yine hükümet karşıtı sloganlar bağırdım. (polis geldi) 

bir de iki çocukla kürtçe almanca karışık bir dilde konuştuk tüm yol. kimdi acaba çocuklar bilmiyorum. 

sonra onlar beni üzmek istediler sanırım, bilmiyorum ben AŞKO KUŞKO dedim. kızın kafatası patladı içinden kuş tüyleri saçıldı etrafa. çok tuhaftı. AŞKO KUŞKO dediğimde kafatası patlayan kızlar... 

    sanırım ben her şeyi düşürmüşüm. 

çok sevdiğim bir çiçeğim katlanarak çıktı apartmanlara, çok uzaklara çıktı o. ben de terbiyesiz espriler yaptım ardından bir de onlar zaten bahane arıyordu. 

özlemek bok gibi bir duygu. özlediğini anladığın bir an oluyor, unuttuğunu düşündüğün andan sonra geliyor o an ve bok gibi bir duygu özlemek. kimseyi özlemek istemiyorum.

alkol aldım dilem, çiçeğim gitti. temelli sanırım. 

dönse keşke artık. 

dönse keşke.... bugün kahvaltıda yumurta yedik. babam haftasonları kardeşim geldiği için güzel şeyler hazırlıyor. 

bugün kahvaltıda sosis bile vardı ve ben nedense yemedim sosis. sanırım gizli vejetaryenim. 

bir süredir gizli vejetaryen olduğumu düşünüyorum. 

görüşürüz kadim dostum. es es bence birbirimize katlanırız. bana öyle geliyor. hiçbir şey yapmayız. 

AŞKO KUŞKO kızlardan oluruz belki bir gece. pijama partisi. ot. 

yani ben böyle hayal ediyorum seni, pijamalarını giyip bana kaba şeyler söylersin. bu benim hoşuma gider. bakalım hayat neler getirecek başımıza. 

dilem...evden çıktığıma pişman değilim ama ONSUZLUK... işte. işte buna pişmanım dilem. 





7 Nisan 2023 Cuma

ertesi sabah

 günaydın. bugün ertesi sabah. ben rüya. 

rüyamda sondan ikinci sevgilimle harika bir sahildeydik. uyandığımda kafama sıkmak istedim. 

simit peynir yedim dilem. sanırım git gide fakirleşiyoruz çünkü tek bir simit almış babam. eskiden olsa üç beş poaça, iki simit filan olurdu sofrada şimdi tek bir simit vardı ve kahvesini az koymuştu kahvenin o yüzden tadı sulu kahve gibiydi. yani gerçekten fakirleşiyoruz sanırım. 

her gün ertesi sabaha uyanmaktan sen de çok sıkılmadın mı 

arada bir düne ya da gelecek haftaya uyansak güzel olurdu. naçizane fikrim. her gün ertesi sabaha uyanmak en kötü öğlene 

hayatın salak bir kuralı. ne alaka olduğunu çözemedim. zamanın lineer ilerleyişinin göreceliliği. bir tarafıma monteledim. hiçbir yere varmadı bu isyanım. belki bir gün üst boyutsal varlıklar acımı dindirir. 

    hala rutubetli şehirde misin? hala yaşlı adamlar mı görüyorsun her yerde? 

ben her yerde yaşlı olmasa da dedelerinin fikirlerinin mirası kalmış çocuklar görüyorum. neredeyse aynı şey ama bu çocuklar en azından yakışıklı. seks ii.  ben de onlara büyükannem gibi yaklaştığımda çok sevimli oluyorum. sanırım. genç bedenlere sıkışmış iki miras sevişiyoruz. ilaçlarımızı alıyoruz. iki miras sevişiyoruz ve hangimizin babası daha zenginse o kazanıyor. 

ben kazanmasına izin veriyorum zira ailemin büyük tarihini öğrenirse benimle evlenmek isteyebilir. benimle evlenmek isteyen erkekler beni korkutuyor. kendi sıkıcı döşemelerini ve kötü kokan raflarını evime getirmelerini istemiyorum. benim evim zaten çok güzel. 

    ertesi günden kadınlara sesleniyorum. herkese sesleniyorum. 

çok açık görüşlü olup ilişki içerisinde değişen erkekler 

çok açık görüşlü "olduğu" için kafanızı karıştırabilir ve ilişki içerisinde fark etmeden midede çözünmeyi bekleyen bir hap gibi sindirilirsiniz. önceden aklınıza gelmeyen sorular şimdi dört dönüyorsa zihinde, tebrikler, acilen ayrılmanız gerekir. 

her ne kadar kıskanç olsa da hiçbir sevgili  "ben bugün bunu mu giyiyorum" "kiminle buluşuyorum" "ne zaman nerede" gibi sorular varsa aklınızda, ya da habersiz fedalarınızı ertesi gün hatırlıyorsanız 

ve hassktr neyse dediğiniz şeyler artıyorsa o ilişkiden ayrılın. 

yalnız ölmenin overrated olduğunu düşünüyorum. kimse evlenmezse kimse yalnız da ölmez ve evliliğin bir kutlamaya azımsanması gerektiğini korkunç gri evrak yığınlarının ise olabildiğince unutulması gerektiğini düşünüyorum. 

biz hiçbir zaman yalnız olan bir memeli olmadık. bence. bizim yalnızlığımızın sınırlarını yine biz çiziyoruz desem belki daha yerinde olacak

    yalnızlığın uzun süre birileri -siz olmak olarak tanımladım. yani işte Oğuzsuz, sensiz, Öyküsüz yaşamak benim için yalnızlık olabilirdi. 

sonra bir gün bir rüya gördüm ve rüyamda Kurtuluş  Savaşında Seyit Onbaşı ile ön cephedeydim. işte o gün anladım ki yalnızlık, -sizlik değil, herkesin size karşı olduğu bir savaş alanıymış. Seyit Onbaşı bile bana pabucunu fırlattığında işte 

-bir şimşek gibi çaktı gerçek... Çok şükür bir süredir o rüyayı görmüyorum .

           savaştan kaçtıktan sonra PTSD ile mücadele etmek ise bambaşka bir konu. açılan çekmecelerin gürültüsünden irkilmek, değil sucu sütçü babana bile kısık gözlerle bakmak yrrak kürrek. gerçekten. sonra o da geçiyor, geçirtmek zorundasın. ben kurabiye süt ikilisi ile tedavi oldum. muz da iş görüyor. 

alkolü tamamıyla bıraktım. üç bira gibi bi sınırlamam var. sonrası meyan. 

    bugün ertesi gün. bugün belki manitamla bff mle ya da dealerımla görüşüp evde ilber ortaylı izlediğim bir gün olacak gibi. öncesinde de dersim var. biraz paramvar. kemeraltından güzel kitap ve kıyafetler alıp dersten sonra bornovada bira içmek... işte hayat budur. 

seninle ertesi gün görüşürüz. seviliyorsun dilem. dilemmam benim. 

dilemmam. 

aşkım ve ölümüm. 

yakşamlar.




21 mayıs 2013: şiza

 oğuz atay okumayı ilkokuldan beri erteliyorum.  ilkokulumdan beri oğuz atayı zorla okumamı istiyorlar. yeni okumaya başladım. okudum diyeme...